Kişisel Başarının Değişmez 6. Kanunu

Kişisel Başarının Değişmez 6. Kanunu

Doğru ilişkiler kurun ve dostluklar edinin

İnsanlara nefret, kıskançlık duyarsanız yaşamda size nefret duyar ve cimri davranır, insanları severseniz ve onlardan öğrenmeye istekli olursanız, yaşamda sizi sever ve eli açık olur… Mevlana’ya dayanarak.

Değerli tutku kolikler, bu hafta kişisel ve profesyonel başarı için çok önemli bir kaldıraç görevi gören ilişkilerin önemini sizinle paylaşmak istiyorum.

Bütünsel başarı için doğru insanlarla olmanın çok büyük önemi olduğunu hepimiz biliyoruz. Başarılı insanlara bakıldığında her birinin çevresinden esinlenmesi, destek alması, başarının formülünü ve gidilecek yolun haritalarını aldıklarını görürsünüz.

Ben edindiğim arkadaşlarım genelde yaşamında hedefi olmayan ve psikolojik tatminlerini şımarık ve serseri davranışlarla ortaya koyan kişilerle doluydu. Yaşıtındakilerle kavga etmek, alkol ve sigara gibi alışkanlıklar edinmek ve kızlara laf atmak kaçınılmaz şeylerden bir kaçıydı. Çevremdeki insanlardan öğrendiğim şeyler ailemde gördüğüm şeylerle uyuşmasada ben dışarıda arkadaşlarımda gördüklerimi benimsiyor ve onları yapıyordum. Sonuçta 15 yaşımda sigara içiyor, bulabildiğim herkesle kavga ediyor ve gelecekle ilgili hedefi olmayan okullardan atılan bir çocuk haline geliyordum. Ta ki birkaç tane farkındalık yaşayana kadar.

Bir akşam arabasını almak için kavga ettiğim Ayşe ablamın sabırlı konuşmalarının arasında aldığım telkinlerden etkilenerek yaşama şeklim beni rahatsız etmeye başlamıştı. Bende önemli biri olmak istiyordum. Ailem dahil bir çok kişi tarafından başarısızlık etiketini üzerimden atmak istiyordum. Okumayı sevmiyordum ancak farklı bir şeyler yapmak istiyordum. Çalışmaya olan aşkımı biliyor ve kendime inanıyordum. Bir yaz akşamı Ayşe ablamın Ceyda adında okuldan arkadaşı erkek kardeşi ile bize geldi.  Ceyda ablanın kardeşi Hakan, Anadolu Lisesi’ne giden, İngilizce bilen ve her gün kitaplar okuyan ( sözüm ona ) tarz bir çocuktu. Hakan’ın konuşma şekli oturuşu ve daha birçok şeyi sinirime gitmesine rağmen bir yandan çok hoşuma giden hatta kıskandığım özellikleri de vardı. Başarılarından ve kız arkadaşından bahsediyordu! Kendisinin kız arkadaşı vardı ve derslerinden bir yandan iyi notlar alarak herkesin ilgisini çeken önemli biriydi. Kendime baktığımda kimse tarafından övülmeyen, kız arkadaş değil karşı cinsten normal arkadaşları dahi olmayan biriydim ve sınavlarımdan sürekli kalıyordum. Bende önemli biri olmak, kabul görmek istediğimden onun yaptıklarını yapabilmek için onunla daha samimi olmaya karar verdim.

Hakan ile daha fazla vakit geçirmeye ve O’nun yaptıklarını modellemeye başladım. Bende kitap okumaya ve derslerime odaklanmaya çalıştım. İlk başta zordu tabi bunları yapmak. Ancak belli bir süre sonra Hakan’dan daha fazla kitap okuyor ve yurtdışında okumak için deli gibi İngilizce çalışıyordum. Yaramazlık ve serseriliğe verdiğim enerjimi artık hedeflerim uğruna harcıyor ve sabah 5’ten gece 12’lere kadar deli gibi yurtdışına çıkmanın hayali ve enerjisi ile yanıp tutuşuyordum. Herkes ( özellikle annem ) bu olanlara hayranlıkla bakıyordu.

Hakan’dan aldığım ilham ve model ile çabalarım yurtdışına çıkmak ve İngiltere’de okumanın kapılarını aralamaya başlamıştı. İlkokula 5 yaşında başlamamdan kaynaklanan  erken liseyi bitirme avantajını da kullanarak yurtdışı yolculuğum başlamıştı.

Hakanlar ben İngiltere’ye gitmeden taşınmışlardı İstanbul’dan. Tam 10 yıl sonra Hakan ile karşılaştım ALES ’e ( Yüksek Lisans Ön Sınavı ) girdiğim İstanbul Üniversitesi Avcılar Kampusu’nda. O da ablası gibi öğretmen olmuş ve eğitim üzerine yüksek lisans yapmak istiyordu. Evlenip İstanbul’a gelmişti.

Bugün İngiltere’ye gitmiş olmak ve ardından 10 ofisli 50 kişilik operasyonu ile yılda binlerce kişiye eğitim veren uluslararası bir yapının lideri olmayı getiren bu yolun tek etkisi o edindiğim bir tane arkadaştı. O dost benim yaşamımı değiştirmişti.

Dostluğun faydaları bununla da bitmiyor; dostluk varoluşun anlamını deneyimleten ilişkiler ve sosyal psikolojimiz açısından da büyük öneme sahip.

Kurduğumuz ilişkilerdeki dostlar her açıdan yaşamımızın “olmazsa olmaz” birer parçası olmaktadır. Bununla birlikte bazen yoğun hayat temposu içinde kendimize odaklanmaktan bizler için ne denli kıymetli olduklarını unutabiliyoruz. Hayatlarımızı iyileştirmeyi hedeflediğimizde çoğumuz kendi bireysel dünyamıza odaklanırız. Kendimizi geliştirme olanaklarına yönelir, çözümü kendi kişisel alanımızda ararız. Bir düşünün; ilkokuldan üniversiteye, iş hayatından aile hayatına, yaşamınızın hemen her döneminde kendi bilgi ve becerilerinizi geliştirmek, daha başarılı bir “ben” olabilmek üzere uğraşmadınız mı? İyi bir öğrenci, iyi bir çalışan veya iş adamı, iyi bir anne ya da baba, iyi bir evlat, iyi bir arkadaş olabilmek için hep kendiniz üzerinde durmadınız mı? Size verilen rolleri en iyi şekilde oynayabilmenin bedelini ödemeye çalışmadınız mı?

Kendini geliştirmek kuşkusuz çok önemli. Bununla birlikte birçok zaman gözden kaçırdığımız çok mühim bir mesele daha var: İlişkilerimiz. Gerek kendi hayatımızı gerekse bir başkasının hayatını iyileştirmeyi dilediğimizde bireysel gelişimin ancak bir yere kadar fayda sağlayabildiğini hatırlamalıyız. Mutlu bir hayat; mutlu evlilikler, aileler veya gruplar için bundan daha fazlası gerekiyor. Esas olan, iki kişi arasındaki ilişki. İlişkiyi denklemden çıkardığımız zaman hiçbir şey yerinde kalmaz. Dostluk ilişkileri, en temel insani ihtiyaçlardan biri.

Dostluk ilişkileri yaşama, bireyselliğin bütünselliği deneyimlemesinde en büyük araçlardan biri. Sadece dostlarınızla konuşmak bile mutluluk ve huzurunuzu pozitif etkileyen bir dinamik.

Dış dünya ile etkileşimlerimizde olduğu gibi iç dünyamızda da bu ihtiyacı hissederiz. Asıl olan şu ki; insanın ilişkiye ihtiyaç duymaya biyolojik bir yatkınlığı var. Sağduyu sahibi herkesin öngörebileceği gibi, dostlar, insanın güzel bir gün veya birkaç saat geçirmesi için birebirdir. Çalışmalar, eğer arkadaşlarla bir arada olabilme imkânı sunuyorsa en sıkıcı işin bile tahammül edilebilir bulunduğunu gösteriyor. Hatta çoğu kez bir arkadaşın varlığı en çekilmez anları dahi zevkli kılabiliyor. Birçok farklı ülkede, farklı kültürler kapsamında yapılan yüzlerce çalışma var ve hepsi de gösteriyor ki güçlü sosyal ilişkiler, mutlu olmanın başlıca ön koşulu. Dostluk ilişkileri sağlımıza da iyi geliyor. Yapılan çalışmalara göre, dostlar stresli zamanlarda tampon vazifesi görüyor. Hayatın zorlukları karşısında destekleyici ve kimi zaman koruyucu rolleri oluyor. Sıkıntılı zamanlarında dostlarından güç alan kişinin stres seviyesi azalıyor, kardiyovasküler işleyişi ve dayanıklılığı ise artıyor.

 2001 yılında ABD’nin en prestijli okullarından Duke Üniversitesi’nde yapılan bir araştırmadan örnek verelim: Bu çalışma ile araştırmacılar, kalp rahatsızlığı bulunan kişileri takip ederek dostluk ilişkilerinin koruyucu etkisini ortaya koydular. Dört kişiden az arkadaşı olan kişilerin belirgin biçimde dezavantajlı oldukları görüldü; daha yalnız olan bu kişilerin dört sene içerisinde kalp rahatsızlığı sebebiyle hayatlarını kaybetme olasılıkları diğerlerine göre iki kat daha fazlaydı. Nedenini anlamak üzere çalışan araştırmacılar; stres, sosyoekonomik durum, sigara içiciliği veya hastanın rahatsızlığının seviyesi gibi birtakım çevresel veya psikolojik etmenler üzerinde duruyorlardı. Ancak 430 hastanın verileri kullanılarak yapılan istatistiksel analizler sonucunda bu etmenlerin hiçbirinin ölüm oranını artırmadığı anlaşıldı. Öte yandan en az dört dosta sahip olan kişilerin belirgin biçimde daha uzun süre yaşadıkları tespit edildi. Bu çalışmaya göre her birimizin en az dört arkadaşa ihtiyacı var. Ancak bu ne kadar çok arkadaş, o kadar iyi anlamına gelmiyor. Aynı araştırma beş, altı, yedi veya sekiz arkadaşı olan kişilerin birbirleriyle benzer oranda hayatta kalma olasılığına sahip olduklarını gösterdi. Yani, dört arkadaş bir nevi eşik seviyesi ve sağlayabileceği maksimum koruyucu etkiyi sağlıyor. Daha fazla arkadaş, daha fazla koruma anlamına gelmiyor. Başka bir deyişle, esas önemli olan arkadaşlıkların niteliği; niceliği değil. Birkaç tane olsun ama gerçekten dost olsun.

Gerçek dostların özelliklerini kendi bireyselliğinizde çıkarmanızı öneririm. Çünkü herkesin dostluk anlayışı nitelik açıdan farklılıklar gösterebilir. Kaliteli dostluk ilişkileri sağlığımıza iyi geliyor, mutlu bir yaşam sürmemize yardımcı oluyor, ömrümüzü uzatmaya destek oluyor. Bu ilişkilerden yoksun olmak ise kişinin psikolojik ve fizyolojik olarak yıpratıcı bir hayat geçirme ihtimalini olumsuz yönde etkiliyor. Şikago’daki Loyola Üniversitesi’nden psikoloji profesörü Eugene Kennedy’nin ifade ettiği gibi sağlık ve mutluluk için her zaman ilaç veya tıbbi tedavi gerekmiyor; bazen yalnızca dost sahibi olmak yetiyor. Yazar Tom Rath’in de dediği gibi dostlar “Prozac’tan iyi gelebiliyor”. Şimdi bir düşünün: Üzgün olduğunuz zamanlarda sizi toparlayan kim? Bir şey anlatmak istediğinizde ağzınızdan çıkan her bir kelimeyi en içten şekilde dinleyen kim? İçinizde tutamadığınız sırlarınızı paylaşmak için en çok güvendiğiniz kim? Rahatlamak ve iyi vakit geçirmek istediğinizde aklınıza gelen kim? Daha siz konuşmadan o anda ne söyleyeceğinizi bilen kim? Hep daha fazlasını başarmanız için size destek veren kim? Hakkınızı ararken her daim yanınızda olan kim? Sizi gerçekten yürekten seven kim?

 

Kişisel gelişim profesyonelliği, dostlar edinmek için harika bir meslek. Hakan’dan sonra birçok dostum oldu tabi. Şu anda çok değerli dostlarım var. Her birinden bir şeyler öğreniyorum.

Gerçek dostluklar aynı evlilikteki gibi yatırımla olur. Dostluk dışarıdan gelmez. Aşk ve sevgi gibidir. Sevmek fiilini gerçekleştirmeden biriyle sevgi yaşayamazsınız. Dost olmak fiilini gerçekleştirmeden yatırım yapmadan gerçek dostlar edinemezsiniz.

Bir keresinde bir çift danışmanlık için geldiğinde bana şöyle bir sormuşlardı “ Biz aramızda artık bir sevginin kalmadığını düşünüyoruz. Eskiden olan  sevgi yok aramızda. Ne yapmamızı önerirsin?” Bende “Sevin birbirinizi” dedim. Bana şaşkın bir şekilde bakıp  “Anlamadın galiba biz birbirimizi artık sevmiyoruz, artık aramızda bir sevgi yok. Sevgi yokken nasıl sevilir?” Bende şöyle cevap verdim. “Sevmek bir fiildir. Sev onu!” Sevmek fiili gerçekleşmeden sevgi zaten olmaz. Sevgi veya dostluk dışarıdan gelmez. 

Dostların size dışarıdan şıp diye gelmesini beklemeyin. Yatırım yapın. Sevin insanları, kucaklayın onları, eşinizi ailenizi çocuklarınızla olan ilişkilerinize yatırım yapın.

 

İlişki ve dostluklarla ilgili tavsiyelerim:

1. Doğru insanlarla arkadaşlık edin. Sizi geliştiren ve hedeflerinize yaklaşmanızda size ilham ve enerji verebilecek insanlarla birlikte olun. Onlarla zaman geçirin. Onlara danışın ve onları modelleyin.

2. Negatif insanlardan uzak durun. Yaşamınızda iki tane negatif insan varsa birbirleriyle tanıştırın ve kaçın! Yaşamınızı mahvetmek istiyorsanız negatif insanların enerjinizi mahvetmesine izin verebilirsiniz.

3. Kendinizi iyi hissetmek ve yaşamdan zevk almak için dostluklar edinin. Minimum 4 tane dostunuz olsun. Dostluk ilişkinize zaman ve enerji yatırımı yapın.

4. Başarıyı getirecek networkler oluşturun. Herkese network olarak bakın ve kişinin size olabilecek faydalarını  bilmeseniz bile o kişiye hak ettiğinden daha iyi davranın.

5. Çevrenizdeki insanlara hak ettiklerinden daha iyi davranın. Böylece onlarda size hak ettiğinizden daha iyi davranacak ve harika dostluklar oluşacaktır.   

6. Ailenizi mutlu edin. Eşiniz ve çocuklarınızı mutlu etmek yani mutlu bir ev hayatına sahip olmak başarı için çok önemlidir. Çocukların sevgi dili “ZAMAN” diye ifade edilir. İlişki eşittir zaman ve enerjidir.

Tutkuyla yaşayın… Bir KOÇ

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, size daha iyi bir tarama deneyimi sunmak için çerezler kullanmaktadır. Bu web sitesinde gezinerek, çerez kullanımımızı kabul etmiş olursunuz.